30 Ağustos 2016 Salı


Marsilya’da geçirdiğim yaklaşık 1 aylık sürede Nice’e ve Monako’ya da gitme imkânım oldu.

Marsilya’dan Nice’e özel arabayla gitmek en 2 – 2,5 saat sürüyor (198 km), tren 2,5 – 3 saat, keza otobüs de en az 3 saat sürüyor. Biz rahat olacağını düşünerek trenle yolculuk ettik. Tren ara ara sahil şeridinden gidiyor, meşhur film festivalinin yapıldığı Cannes’dan da geçiyor, böylece hoş manzaralarla karşılaşabiliyorsunuz.

23 Ağustos 2016 Salı

Marsilya’da 1 Ay

23 Ağustos 2016 Salı - Hiç yorum yapılmamış

Aslında bu yazıyı çok daha önce kaleme almam gerekiyordu; ama almamışım. Marsilya, Nice ve Monako üzerine yazmadığımı da geçenler de bana gelen bir soru üzerine fark ettim. O yüzden daha geç olmadan iki bölüme ayırıp bu gezimi de sizlerle paylaşmaya karar verdim.

Yazının ilk bölümü başlıktan da anlaşılacağı üzere Marsilya’yı kapsıyor. Bundan sanıyorum 4 yıl kadar önce eşimin işi sebebiyle 1 aylığına Marsilya’da yanında kaldım. Bu süre zarfında 2-3 günlüğüne hemen Marsilya yakınındaki Nice’e gidip, oradan da günü birlik Monako’ya gidip geldik.

Marsilya’da bulunduğumda aylardan şubat olmasına rağmen inanılmaz güzel, neredeyse sıcak diyebileceğimiz bir havayla karşılaştım. Gün içerisinde tişörtle dışarıda gezmenin bile mümkün olabileceği kadar güzel bir havaydı bu.

Ne yazık ki havası bu kadar ideal ve güzel olmasına rağmen (doğası da bir o kadar güzel aslında, malumunuz Akdeniz şehri), Marsilya ne yazık ki hiç de güvenli bir şehir değil (bu arada Fransa’nınmerkezi olarak en kalabalık ikinci, bölgesel olaraksa en kalabalık üçüncü şehri olduğunu belirtmekte fayda var). 

18 Ağustos 2016 Perşembe



Geçtiğimiz kış Helsinki’nin semalarına bakarken, benim için oldukça sıra dışı bir olayla karşılaşmıştım. Bana en başta dikey bir gökkuşağı gibi gelen bu görüntünün sonradan “parheli” (yalancı güneş) diye adlandırılan bir doğa olayı olduğunu öğrendim.

Bazı siteler uygun koşullar oluştuktan sonra Parheli’yi yılın herhangi bir zamanında, dünyanın herhangi bir noktasında görebileceğinizi söylüyor (ama bu her zaman göreceğiniz anlamına gelmiyor bence, oldukça da nadir sayılabilecek bir olay aslında, bu cümle biraz “uygun koşullar sağlandıktan sonra dünyanın her yerinde kar yağabilir”e benziyor ;) ); ancak daha çok kuzey ülkelerinde ve kış aylarında görülebileceğini belirten kaynakların sayısı daha fazla. Sanıyorum bunun temelli sebebi uygun koşulların kuzey ülkelerinde ve kış aylarında daha kolay oluşabilmesi.

15 Ağustos 2016 Pazartesi


Geçtiğimiz haftalarda deneyimlediğimiz Finlandiya’ya özgü göl evi geleneğini kaleme alırken aklımdan “bir de Finlandiya’nın yemişleri hakkında yazsam fena olmaz” düşüncesi geçiverdi. Özellikle de blueberry ve bilberry’nin aynı şey olmadığını, yaban mersini diye yediklerimin aslında başka bir tür yemiş olduğunu fark edince bu isteğim daha da pekişti ve sizlerle de paylaşmak istedim.

Bu noktada araya bir de not sıkıştırayım, Finlandiya’ya yolu düşüp de kara kara ne hediye götürsem diye düşünenler varsa, en iyi seçeneklerden biri bu yemişlerden yapılan reçellerden kapıp götürmek sevdiklerinize. Özellikle “sarı böğürtlen” reçelini pek beğeniyorum ben. Hele bir de turtaya koyarsanız daha güzel oluyor, tavsiye ederim :)

Finlandiya’da yetiştirilen türlerin yanında doğada yetişen 50 tür yemiş varmış. Bunlardan 37 tanesi yenilebilirmiş (kalanları genellikle zehirli olabiliyor). Aşağıdaki listede bu türlerin en bilinenlerine ve yemeklerde, tatlılarda kullanılanlarına yer vermeye çalışacağım.

11 Ağustos 2016 Perşembe


Yolunuz bir şekilde Finlandiya’ya düştü ve Fin Hamamı, yani Sauna deneyimi yaşamaya karar verdiniz. Ancak nereden nasıl başlamanız gerektiğini bilmiyor, (varsa) kuralların ne olduğunu merak ediyorsunuz. O zaman doğru yere geldiniz. Elimden geldiğince “yeni başlayanlar için” Fin Hamamını anlatmaya çalışacağım :)

Öncelikle, hepinizin bildiğin gibi, artık hemen her spor salonunun ve otelin birer saunası var. Ancak Finlandiya’da, sanıyorum diğer ülkelere göre sauna kullanımın ve kuralları biraz daha farklı. O yüzden böyle bir başlık açıp akıllardaki sorulara yanıt vermeye karar verdim :)

8 Ağustos 2016 Pazartesi

Göl evinde kaldığımız iki gün boyunca manzaramız böyleydi
Geçtiğimiz hafta sonu, sonunda muradımıza erdik ve airbnb üzerinden bulduğumuz bir cottage da (göl veya orman evi/kulübesi/kabini diyebiliriz) soluğu aldık.

3 Ağustos 2016 Çarşamba


Evet, sonunda biz de her Helskinkili (ya da Helsinki’den geçen turist) gibi yolumuzu Tallinn’e düşürdük. Neden böyle söylüyorum, çünkü yolunuz bir gün Helsinki’ye düşerse her tur rehberinin “Helsinki’de yapılması gerekenler” kısmının ilk 3’ünde “Tallinn’e gidin” yer aldığını göreceksiniz (neyse ki Tallinn’de de durum tam tersiymiş gidince gördüm :) ).


Peki Tallinn’e nasıl gidilir, neden gidilir?

Öncelikle nasıl gidilirle başlayalım…
1.3 milyoncuk nüfuslu Estonya’nın bu şirin orta çağ kasabası görünümlü başkentine Helsinki’den feribotla ulaşabilirsiniz. Seçeceğiniz şirkete göre bilet fiyatları ve süre değişiyor. Yolculuk en az 2, en çok 3,5 saat sürüyor. Bilet fiyatları tamamen değişken, zamanına göre 10€’ya da gidip dönebiliyorsunuz 60€’ya da. Önceden almak yararlı olabilir, ancak yazın fiyatların çok oynadığını sanmıyorum, malum turistik sezon oluyor. Vikingline, Eckeröline ve Tallink Silja Line iki yaka arasında çalışan feribot şirketleri. Biz Tallink S. L. ile gittik. Memnun kaldık. 2 saatte gidiyordu, diğerlerine göre en hızlısıydı.