30 Kasım 2015 Pazartesi


Keçileri Kaçırmış Bir Köy: Les Lindaretsve Montriond kasabası, Montriond Gölü ve Ardent Şelalesi başlıklı yazılarım devamı olan bu yazımda Haut-Savoie bölgesine yapığımız hafta sonu turunun ikinci gününü ele alacağım.

İkinci gün olabildiğince erken kalkıp çadırımızı topladık, kamptan çıkışımızı yapıp Şeytan Köprüsü Vadisi’ne ilerledik. Fransızca ismi Gorges du pont du diable olan bu vadi için aslında bir obruk diyebiliriz. Şeytan Köprüsü (Pont du diable) ise bu vadinin sadece bir noktasında kalan özel bir kuruluşa ait bir gezi alanı.

Şeytan Köprüsü’nü kendi başınıza gezmeniz olası değil. Güvenlik nedeniyle rehber eşliğinde gezmeniz gerekiyor. Biz kapılar açılır açılmaz hazır ve nazır bulunduğumuzdan Pazar gününün ilk gezi grubundaydık ve bizim dışımızda sadece 4-5 kişi ve bir de rehber vardı. Gezilecek alan çok büyük olmamasına karşın gezimiz 40-45 dakikayı buldu.

Geziye başlamak için öncelikle obruğa inip rehberle buluşma noktasına gitmeniz gerekiyor.

26 Kasım 2015 Perşembe


Keçileri Kaçırmış Bir Köy: Les Lindarets yazımda bahsettiğim üzere Cenevre’den ayrılmadan önce çevrede görmek istediğimiz birkaç doğal güzelliği daha ziyaret etmeye karar verdik.

Gerçekten de Leman Gölü ve çevresinde, Fransa tarafında, Mont-Blanc’a doğru uzanan tepelerde görülecek çok şey var. Hepsini gezmeye sanırım insanın ömrü yetmez :) Yine de bir hafta sonu kaçamağı yapıp dolaşmak oldukça güzel.

Biz de Lindarets yazımda belirttiğim üzere, Montriond kasabası yakınındaki bir kamp alanında konakladık.

İlk gün kamp alanına yerleştikten sonra Montriond Gölü’nü gezmek üzere yola koyulduk. 

23 Kasım 2015 Pazartesi

Cenevre’den ayrılmadan önce hep gidip görmek istediğimiz, ancak fırsat bulamadığımız yerleri gezmeye çalıştık. Bunlardan biri de Keçili Köy, ya da asıl ismiyle Les Lindarets köyü idi.

1467 metrede konuşlanmış bu köy Cenevre’ye arabayla sadece 1 saat 45 dakika mesafede. Özellikle çocuklu ailelerin çok seveceğini düşündüğüm bu köy tam bir keçi cenneti. Etraf, besleyebileceğiniz ya da masaların üzerindeki tuz kalıplarını yalamakta olan keçilerle dolu :)

20 Kasım 2015 Cuma


Bu yazımda sizlere Verona yakınlarında bulunan Valle delle Sfingi’den (Sfenks Vadisi) bahsetmek istiyorum.

Ben bir broşürde fotoğrafını görüp de “Aaa buraya gitmeliyim” dedikten sonra yollara düştük.


Arabanız yoksa sanıyorum ulaşmanız biraz güç. Toplu taşıma geçmiyor. Ancak bölgeye tur düzenleyen trekking şirketleri var.

19 Kasım 2015 Perşembe

Yaptığım son çevirilerden biri olan Maymun Gezegeni, İthaki Yayınlarınca geçtiğimiz ay sonunda yayınlandığından beri kitap hakkında küçük bir yazı kaleme almak istiyordum.

Yazıya, kitabın Fransız yazarı Pierre Boulle’ü tanıyarak başlayalım isterseniz; çünkü pek çok kişi, Maymunlar Gezegeni filmlerinin bir kitap uyarlaması olduğunu bilmek bir yana, yazarının Fransız olduğunu da bilmiyor. Açıkçası ben de çeviri bana gelene kadar kitabın aslının Fransızca olduğunun farkında değildim. Böylesine önemli bir kitabın filmlerin gölgesinde kalmasına ve gerekli önemin gösterilmemiş olmasına üzüldüm aslında. Sonuçta Fransız edebiyatı deyince aklımıza Balzaclar, Zolalar, Sartrelar geliyor ama böylesine orijinal bir eser oraya koyan Boulle’ü tanımıyoruz bile.

Kendisi 1912 Avignon doğumlu. Pek çok yazar gibi onun yolu da, casus ve direniş savaşçısı olarak Hindiçin’inden geçmiş. Mauritius doğumlu bir İngiliz olan Peter John Rule’un himayesinde Birmanya ve Çin’deki ayaklanma hareketlerini düzenlemiş. 1943 yılında bu sefer Vietnam’ın Hanoi şehrindeyken Vichy hükümeti tarafından ele geçirilmiş ve Japonlara verilmiş. Japonya'da ağır işçi olarak çalışma cezasına çarptırılmış; cezası boyunca, sonradan kitaplaştıracağı bir günlük tutmuş.

Pierre Boulle 1994 yılında, neredeyse 82 yaşında Paris'te hayata gözlerine yumar (Kaynak)
İki yıl süren bu cezadan sonra bir süreliğine Hindistan’da kalmış, ardından da Fransa’ya dönüp yazarlık mesleğini icra etmeye başlamış.

İlk romanı William Conrad 1950 yılında yayımlandığında 38 yaşında, yazarlık eğitimi almamış biri olmasına rağmen casusları anlatan bu eseri beğeni toplamış.

İkinci eseri, Kwai Köprüsü 1952 yılında raflarda yerini aldığında büyük bir başarı elde etmiş. Yazarın kendi savaş anılarıyla harmanladığı kurgu eseri, 1957 yılında yönetmen David Lean tarafından sinemaya uyarlanmış ve Akademi Ödülleri’ni toplamış.

1963 yılında yayımlanan Maymunlar Gezegeni ise yazarın neredeyse yedinci kitabı (toplamda 30’a yakın eser kaleme almış). O da tıpkı Kwai Köprüsü gibi oldukça büyük yankı uyandırıyor ve pek çok kişinin de bildiği üzere, kitaptan yola çıkılarak pek çok film çevriliyor (halen de çevrilmeye devam ediyor).

Kaynak
Kitabı okumuş, çevirmiş ve filmlerin çoğunu da izlemiş biri olarak (Tim Burton’ın uyarlamasından sonra pek takip edemedim) kitabın, filmlerden çok daha derin ve farklı olduğunu düşündüm. Özellikle karakterlerin psikolojik analizleri, yapılan göndermeler çok daha anlamlı. Elbette filmlerde bunu vermeye çalışmak demek, filmi sıkıcı diyaloglara mahkûm etmek olabilir.

Filmler ve kitap arasındaki tek fark diyalogların yoğunluğu değil. Aynı zamanda olayların geçtiği mekânlar, hatta kişiler de farklılık gösterebiliyor. O yüzden filmleri seyretmiş olsanız bile kitaptan (ya da tam tersi kitapları okuduysanız film(ler)den) ayrı bir haz alabileceğinizi  düşünüyorum.

Bir kitap düşünün ki, alt tarafı 200 sayfa ve hakkında en az 8 film ve iki televizyon dizisi çevrilmiş olsun. Sanırım yazar kitabı 1963’de değil de, günümüzde yazmış olsaydı, birkaç kitaplık bir seriyi rahatça kotarabilirdi.

Peki Amerikalılar nereden bu kitabı bulup film yapmışlardı. Kitap gerçekten dünya çapında olay mı olmuştu, yoksa farklı bir durum mu söz konusuydu?

Okuduğuma göre 1967 yılında Docteur Dolittle müzikaliyle ilgili çalışırken Paris’e yolu düşen Amerikalı Yapımcı Arthur P. Jacobs, yeni konular bulmak üzere çeşitli ajanslara gidip kitap soruşturmaktadır.  Kendisine ne tür konularla ilgilendiği sorulduğunda “Çekilmemiş olsaydı, King Kong’u ben çekmek isterdim” diye yanıt verir. Bunun üzerine ajanslar, büyük ihtimalle maymun konusundan yola çıkarak kendisine Maymunlar Gezegeni kitabını verirler. Jacobs kitabın konusunu pek beğenir ve sahne haklarını satın alır. Böylelikle Maymunlar Gezegeni filmleri serisi için ilk adım atılmış olur. Elbette bahsettiğim gibi senaryoda, biraz da filmin kaça patlayacağı hesaba katılarak, pek çok değişiklik yapılır. Bu bilgiyi okuduğum kaynakta sanki film az bütçeyle çekilmiş gibi bir hava vardı. Oysa ilk filmlerdeki maymun makyajları gerçekten de çok gerçekçi ve etkileyici gözükmüştü bana. En azından makyajdan para kısmadıkları kesin :)

Bilimkurgu, macera ve hatta psikolojik içerikli kitapları sevenlerin beğenerek okuyacağını düşündüğüm Maymunlar Gezegeni'ni çevirirken oldukça keyif aldım; sürç-i lisan ettiysem affola diyelim. :)

Şimdiden iyi okumalar & eğlenceler!

Künyeyi de paylaşmış olalım

Kitap Adı: Maymunlar Gezegeni (La planète des singes)
Yayın evi: İthaki Yayınları / Bilimkurgu dizisi 3. Kitabı
Yayın Tarihi: Ekim 2015
Sayfa Sayısı: 208
Yayına Hazırlayan: Emre Aygün
Yayın Koordinatörü: Tuğçe Nida Sevin
Kapak Tasarımı: Şükrü Karakoç
Kapak İllüstrasyonu: Ceyda Pektaş
Çeviri:
S. İpek Ortaer Montanari

18 Kasım 2015 Çarşamba


Uzun zamandır bir şeyler karalamak istiyordum; ancak taşınma ve sonrasında yerleşme telaşı sürekli olarak bu işi ertelememe sebep oldu. Sanıyorum artık yavaş yavaş yeni yazılar ele almaya başlayabilirim.

Açılışı da Helsinki’yle yapmış olalım.

Aslında geçtiğimiz kış buraya yaptığım geziyle ilgili bir şeyler kaleme almıştım. Ona buradan (Helsinki) ulaşabilirsiniz. Bu sefer ki yazım daha çok burada yaşayanları ya da yaşamayı düşünenleri kapsıyor. Gerçekten de bir insanın bir şehirde yaşaması ya da sadece ziyaret etmesi arasında dağlar kadar fark var. Gelelim Helsinki’ningerçeklerine :) Aşağıya maddeler halinde bana ilginç gelen ya da temel teşkil ettiğini düşündüklerimi sıralayacağım. Umarım yararlı olur. İyi okumalar :)