29 Ekim 2014 Çarşamba


Geçen hafta havaların güzel gitmesini de fırsat bilip Cenevre’ye arabayla 1 saat mesafedeki Bourget Gölü’ne (Lac du Bourget) gittik. Bourget Gölü tamamı Fransa sınırları içinde kalan ve başlangıcı buzul olan en büyük doğal göl. Leman Gölü Bourget’den daha büyük ancak tamamı Fransa’da kalmadığı için en büyük olamıyor.


44,5 kilometre karelik bu gölün en derin noktası 145metreymiş. Nitekim gölün derinliklerinde vakti zamanında düşen nazi uçakları mı istersiniz, yok efenim batan tekneler mi istersiniz, hepsinden var.


21 Ekim 2014 Salı

Bu yazımda sizlerle İthaki Yayınları’ndan çıkan Candide ve Micromégas çevirimden bahsetmek istiyorum. Aslında reklam yapmak adetim değildir, ancak blogumun da içeriğiyle gayet uyumlu bir çeviri olduğundan sizlerle de paylaşmak istedim. Voltaire’in hayatına kısa bir bakış yaptığım kısmı ise yazının sonuna doğru bulabilirsiniz.

Voltaire’in Candide’i çevirmek için elime ilk geçtiğinde bunun bir tesadüften daha fazlası olduğunu düşünmeye başlamıştım. Tıpkı Voltaire’in Candide’i Cenevre ve Ferney’de kaleme almaya başlaması gibi, ben de Candide’i Ferney’de çevirdim. Buna ek olarak, lisedeyken bir tam  yılı Candide’le geçirdiğimizden, o zamanlar Micromégas’ı ne zorluklarla okuduğumdan bahsetmeyeceğim bile.

Peki Voltaire’in yolu nasıl olmuştu da Ferney’e, ya da o zaman ki ismiyle Fernex’e düşmüştü?

17 Ekim 2014 Cuma

Geçen hafta, en sonunda Yann Tiersen’i canlı izleme fırsatım oldu. Üstelik de en ön sıradan, rahat rahat. Özellikle İstanbul’daki tıklım tıkış konserlere alışık olan ben, en başta bu durumu biraz yadırgamadım değil. Üzerimde zıplayan yoktu ve sahneyi rahatça görüyordum! Tek problem çevremde bulunan ve şarkı sonları ve başlarında Yann Tiersen’e tezahürat yapıp çığlık çığlığa kendinden geçen tiplerin tüm şarkılar boyunca ya facebookta ya da whats app’da mesajlaşmasıydı. Bir de bu tipler konseri en önden izliyorlar. Git arkadan izle kardeşim, ayrıca bak konsere gelmişsiniz, 1 saatliğine de yazışmayı ver arkadaşlarınla. Tabii bunları direkt yüzlerine söylemedim mecbur buradan döküyorum içimi :D

Şimdiye kadar iki kez Tiersen’in İstanbul konserlerini kaçırmış olan ben, Lozan’a konsere gidecek olmaktan oldukça memnundum. Les Docks adlı mekanda gerçekleşen konser kapılarını saat 20:30’da açacaktı, saat 21:00’de alt grup, saat 22:15’de de Yann Tiersen’in sahne alması bekleniyordu. Böylelikle Cenevre’den yola çıktığımızda saat 20:15, Lozan’a vardığımızda ise 21:15’di. Ancak gelin görün ki konteynırdan bozma konser alanına girmeyi bekleyen en az 250 kişi dışarıda kuyruk olmuştu. Kapıların bir saat önce açılmış olması gerektiğinden en başta bu duruma inanamadık. Kapıdaki kontrol ne kadar yavaş olabilirdi ki? Herhalde kapıda bilet almak isteyen ahaliydi bu! Ama ne yazık ki yanılmıştık... Böylece kendimize dışardan yiyecek birşeyler bulup sırada beklemeye başladık. İçeriye girebildiğimizde saat neredeyse 22 olmuştu ve hâlâ dışarıda bekleyen insanlar vardı.

Bu noktada ufak bir not düşeyim, gördüğüm kadarıyla Les Docks’da, içeride yiyecek satan bir bölüm yok, ancak alkollü, alkolsüz içkiler mevcut. Dilerseniz vestiyer de var. İçeriye girerken kolunuza damga basılıyor. Sanıyorum böylece başka bir kapıdan sigara içmek vs için dışarı çıkıp içeri girebiliyorsunuz. Ama ne yalan söyleyeyim ben dışarı çıkmayı denemedim.


Gelelim konsere... Konser tam saatinde başladı (bu arada alt grubu ne duyduk, ne de gördük, acaba sahneye bile çıkmadılar mı?). Yaklaşık 1,5 saat süren konser oldukça etkileyiciydi. Hem müzikler, hem de grubun performansı çok iyiydi.





Kullandıkları ensturmanları da canlı canlı görmek güzeldi.



Konser boyunca sadece Tiersen değil, baterist dışında tüm grup üyeleri sürekli ensturman değiştirdiler. Kâh piyano çaldılar, kâh şarkı söylediler, kâh ksilofonun başına geçtiler. Hepsi birbirinden yetenekliydi. İşte bu noktada biraz Yann Tiersen’e içerlemedim değil. Zaten konser boyunca iki teşekkür, bir merhaba dışında başka birşey söylememiş olan sanatçı, grup arkadaşlarını da bizlere tanıtmadı. Bence tanıtması gerekirdi, çünkü diğer elemanlar da en az onun kadar başarılıydı ve parçalarını onlar olmaksızın çalması  pek bir anlaman ifade etmeyebilirdi. Bunun üzerine ben internetten araştırayım dedim, biraz zor oldu bulmam ama buldum sanırım, belki albümden albüme çalıştığı kişiler değişiyordur, tüm müzikleri kendisi de yazıyor olabilir, ancak kim olduklarını paylaşması hoş olabilirdi :) Uzatmadan yazayım elemanları : Lionel Laquerrière, Robin Allender, Neil Turpin (Bateri), Ólavur Jákupsson, Emilie Quinquis ve Gaëlle Kerrien. Tabii bu bulduğum liste albümün kayıt listesi. Sanıyorum konserde vokalistlerden biri (Emilie Q. veya Gaëlle K.) yoktu. Hatta ilk şarkıdan sonra sahneye çıkan vokal de kulise gitti, hemen hemen tüm vokalleri Jákupsson yaptı. Kısacası sahnede Tiersen dahil 5 kişi kaldılar.




Yann Tiersen tüm konser boyunca piyano, keman, ksilofon, melodika ve gitar gibi pek çok ensturman çaldı. Ama açıkçası tüm bunların yanında akordeon çalmamasına biraz üzüldüm.


Ancak her şeye rağmen çok güzel zaman geçirdik. Tüm şarkılar harikaydı. En sonunda birileri pena atar mı diye bekledim, ama sanırım pena kullanmadılar :p Ben de şarkı listesiyle avundum :)


Listeyi sizinle de paylaşmış olayım. Yann Tiersen Infinity Turnesi, Lozan şarkı listesi:

  • Meteorites
  • Slippery Stones
  • Ar Maen Bihan
  • Midsummer Evening
  • Palestine
  • Dark Stuff
  • La Dispute
  • La Crise
  • Steinn
  • In Our Minds
  • Chapter19
  • Rue des Cascades
  • Grønjørd
  • The Gutter
  • The Crossing
  • Vanishing Point
  • Lights

--------
  • The Long Road
  • Sur Le Fil
  • Till The End


15 Ekim 2014 Çarşamba

Genel harita
"Neuchâtel'de Romantik Bir Haftasonu" yazımda belirttiğim üzere aşağıda sizinle Neuchâtel Kantonu'nda bulunan yürüyüş parkurlarını paylaşayacağım.

Toplamda 13 parkur var. Numaraların renklerine bakarak zorluk derecelerini anlamak mümkün.
Mavi : Kolay
Kırmızı: Orta
Siyah: Zor

Her haritada hem Fransızca, hem Almanca, hem de İngilizce açıklamalar bulunuyor. Ben yine de kısmen özet geçeceğim her resmin üzerine. Resimleri olabildiğince kaliteli taratmaya çalıştım, baskı aldığınızda bir sorun olmayacağını umuyorum.

Yürüyüşler için sanıyorum en ideal zaman nisan - kasım ayları arası. Özellikle sezonun kapanmasına doğru, ekim ayında giderseniz sonbaharın renkcümbüşünü yaşayabilirsiniz. Gerçekten doğanın aldığı renkler bir harika :)

Yazının en sonunda tüm parkuların uzunluğunu ve numaralarını gösteren listeyi görebilirsiniz.

NOT: Her haritanın alt kısmında bulunan sembolleri iyice okumayı unutmayın. Özellikle çocuklarıyla gezecekler için "convient aux familles" (aileler için uygundur) sembolünü aramanızda yarar var. Bazı parkurlar çocuklar için hem zorlayıcı hem de tehlikeli olabilir. Genel olarak tüm orta ve kolay parkurların ailelere uygun olması lazım, ancak kontrol etmeyi unutmayın :)

1 - Gorges d'Areuse
İlk durağımız Areuse Vadisi. Bu parkurla ilgili yazım için "Neuchâtel'de Romantik Bir Haftasonu" başlığına tıklayabilirsiniz.

Parkur toplam 7 saat 50 dakika sürüyor ve grafikte de görülebileceği üzere kısmen düz bir yol. Ancak tamamını yürümek zorunda değilsiniz. Örneğin biz "Champ du Moulin"den girdik ve "Boudry"den çıktık. İki nokta arasını işaretler 2 saat gösteriyordu, fakat biz ertrafı seyredip fotoğraf çekmekten 3 saatte bitirebildik. Eğer hızlı hızlı yürümeyi düşünmüyorsanız belirtilen saatlerin üzerine biraz daha eklemenizde fayda var.


2 - Gorges de la Poëta Raisse
Toplam 5,5 saat süren bu parkur sanıyorum 650 metrelik bir tırmanış olduğu için "zor" olarak tanımlanmış. 

Bu arada her haritanın sağ tarafında bulunan fotoğrafın nerede çekildiğini görmek için haritadaki fotoğraf makinası simgesine bakmanız yeterli.  


3 - La Vy aux Moines
İşte kısmen makul ve aynı zamanda Les Taillères Gölü'nün yanından da geçen bir parkur. Biz vaktimiz olmadığı için bu parkura gidemedik ancak hoş olabileceğini düşünüyorum.


4 - Sentier du Lac
Bu parkurda ise neredeyse Neuchâtel Gölü'nün yarısını turluyorsunuz. Bu noktada Neuchâtel Gölü'nün İsviçre sınırları içerisinde kalan en büyük göl olduğunu söylemekte fayda var. Uzunluğu 38,3, genişliği 8,2km olan bu doğal gölün en derin noktası ise 153metre. 


5 - Creux du Van
İşte bir başka zor fakat bir o kadar da güzel bir parkur. Ama açık konuşayım biz parkurun tamamını gezmedik, sadece manzara noktasının bulunduğu Le Soliat'a gidip oradan fotoğraf çektik. Bu manzara için sırf Soliat'a gitmeye değer. Ancak özel araba veya aşağıdan yürüyerek gelmek dışında başka bir ulaşım olduğunu sanmyorum ne yazık ki. Fotoğraflariçin diğer yazıma tıklayabilirsiniz.


6 - Sentier de la Tourbière
Oldukça kısa ve kolay olan bu parkur fazla vakti olmayan fakat yürüyüş yapmak isteyen kişiler ve aileler için ideal olabilir. 


7 - Saut du Doubs
Fotoğrafta oldukça albenili gözüken Doubs şelalesini ne yazık ki ziyaret edemedik. Toplamda 6,5 saat sürüyor gözüken bu parkuru da 1. parkuda olduğu gibi kısım kısım ziyaret edebilirsiniz diye düşünüyorum. Örneğin sadece Les Brenets'e gidip oradan Saut du Doubs'a yürüp geri dönebilirsiniz. Haritaya göre gidiş dönüş 2 saat sürecek.


8 - La Voie Révolutionnaire
İşte oldukça uzun süren hatta belki de arada konaklamanızı gerektirecek kadar uzun olan bir parkur. Toplamda 10,5 saat sürüyor ve yer yer inişler ve çıkışlar mevcut. Konaklamak için çeşitli noktaların yanında bulunan sembollere bakabilirsiniz. İsteğinizde göre otel veya kamp işaretleri mevcut. 


9 - L'Escarpineau
Fotoğraftaki manzara oldukça güzel, ancak haritaya bakınca aynı yerden geçiyormuş gibi gelmiyor parkur. Belki yukarıdan bakılabilen bir nokta vardır, bilemiyorum tabii parkura gitmediğim için yanlış yönlendirmeyeyim. :)


10 - Sentier des Statues Boucles Mont Racine
Heykelli yürüyüş yolunun özellikle çocuklar için eğlenceli olabileceğini düşünüyorum, en azından fotoğraflardan öyle gözüküyor :) Eğer parkurun en tepe noktası olan Mont Racine kadar çıkmak istiyorsanız 2saatin üzerine 1 saat daha eklemeniz gerektiğini unutmayın :)


11 - Chaumont Sentier du Temps
İşte Neuchâtel gezimizde konakladığımız otelin bulunduğu Chaumont noktasından Neuchâtel merkeze kadar inen yol. Arabayla geçerken gördüğüm kadarıyla sürekli orman içinde yürüyor olacaksınız. Herhangi bir tırmanış yapmayacağınız bu parkur boyunca sürekli aşağı doğru ineceksiniz. Başlangıç noktası olan Chaumont'a gitmek içinse La Coudre'dan funikülere binmeniz yeterli.


12 - Chasseral - La Vue des Alpes
1600 metreden yürüyüşe başlayacağınız düşünülürse, parkurun isminden de anlaşılacağı gibi Alpleri görmemeniz için -sis dışında diyelim- herhangi bir sebep yok :) 

Her ne kadar orta zorlukta bir yürüyüş parkuru olsa da aileler için önerilmemiş.


13 - St - Blaise - La Neuveville
Ve geldik listedeki son parkura. Yaklaşık 3,5 saat süren kolay bir parkurla kapanış yapıyoruz. Bu parkur sayesinde hem Bienne Gölü'nü hem de Neuchâtel Gölü'nü ziyaret etmiş oluyorsunuz.


Umuyorum yukarıdaki haritalar ve açıklamalarla gezilerinize biraz olsun ışık tutabilmişimdir.

Şimdiden iyi yürüyüşler, iyi eğlenceler diliyorum :)


14 Ekim 2014 Salı


Neuchâtel çok romantik bir yer olduğundan değil ama, bize hediye gelen Smartbox paketiyle bir gece iki günlük hoş bir haftasonu geçirmiş olduk. Hem eğlendik, hem rahatladık, hem de bol bol yürüdük.

Juralara bakan Neuchâtel Kantonu’nda pek çok yürüyüş parkuru var. Biz kısmi olarak 2 tanesini ziyaret ettik. Bunlar Creux-du-Van ve Areuse yolu idi. Areuse toplamda 7 saatlik bir yol, fakat biz 2 saatlik kısmını yaptık. Creux-du-Van ise 5,5 saatlik bir parkur, fakat onun da sadece en güzel noktasına arabayla gidip oradan vadiyi seyrettik ve geri döndük.

Çevrede pek çok yürüyüş yolu var dedim. Bunların hepsinin bulunduğu kataloğu bir sonraki yazımda bulabilirsiniz. Direkt broşürü (ki kendisi haritalı) taratıp koymayı düşünüyorum. Sanıyorum böylece herkes için yararlı olur ve dilediğiniz parkuru rahatça seçebilirsiniz :)

2 Ekim 2014 Perşembe



Hem Benasque’ye hem de Sitges’e gitmek için inmemiz gereken en ideal yer Barselona havalimanıydı.

Cenevre - Barselona arası uçakla yaklaşık olarak 1,5 saat sürüyor. Normalde ucuz olduğu için bilet seçimimizi EasyJet’den yana kullanıyoruz, ancak bu sefer ne hikmetse Swiss’in biletleri ucuz havayollarının biletleri dışında oldukça ekonomik kalmıştı. Böylelikle hem bagaj parası derdimiz olmaz, hem de biraz daha konforlu uçarız düşüncesiyle Swiss’den bilet aldık. Ancak gelin görün ki Barselona’ya indiğimizde açlıktan ölmek üzereydik. Tamam, 1,5 saat yolculuk fazla sayılmaz, örneğin THY yurt içi uçuşlarda yiyecek bir şey veriyor mu, ya da 1,5 saatlik yurt dışı uçuşlarında tatmin edici sandviçleri var mı bilemiyorum, ama Swiss’in bize verdiği sandviç şaka gibi bir şeydi. Yaklaşık olarak 12cm’e 6cm boyutundaki kaya gibi sert ekmeğin içinde sadece incecik bir dilim peynir vardı.  Dönüş yolculuğumuzda ise 7-8cm çapında yuvarlak, tuzlu bir ekmeğin içinde koca bir dilim tereyağı verdiler. Pek parlak bir yiyecek değildi bizim açımızdan.