27 Kasım 2013 Çarşamba

Venedik'i ilk defa 2010'da ERASMUS yaptığım sırada ziyaret etme imkanım olmuştu. Ben trenle gitmiştim, fakat uçakla Venedik havaalanına inmek de başlı başına başka bir deneyim. Ola ki uçakla Venedik'e gidiyor, ya da uçakla dönüş yapacaksanız mutlaka pencere kenarını ayarlayın :)

Herhalde Venedik şimdiye kadar en çok eğlendiğim şehir olmuştur. Labirent gibi sokaklarını elinizde harita ile gezmek oldukça zevkli. En başlarda yol bulmak oldukça zordu. Pek çok defa farklı taraflara girip kanala düşme tehlikesi bile atlatmışımdır. (Sanırım bundaki en büyük etki sadece haritaya bakarak yürüyor oluşumdu.) Aralık bile diyemeyeceğim kadar alanların da sokak olduğunu öğrendikten sonra harita okumak biraz kolaylaştı.



Tabii ki Venedik, İtalya’nın en popüler turistik şehirlerinden birisi. O yüzden kalabalık da kaçınılmazdı. Yürürken pek çok Türk
grubuna da rastladım, “Ahmet, hangi taraftan gelmiştik yahu.” diye tartşıp konuşan insanlar oldukça çoktu. Yolda yürürken en çok karşılaşılan zorluklardan biri, girdiğiniz bir sokaktan geri çıkmak. Karşıdan gelen biri varsa geri geri gitmek zorunda kalan taraf siz olabilirsiniz, veya nereye gideceğinizi bulmak üzere haritaya eğildiğinizde tüm turist trafiğini kitleyebilirsiniz; dikkatli olun.

Eğer “Venedik’e gelmişken maske de alalım, adettendir.” diye düşünüyorsanız, çevrenizde 10 euro’dan 500euroya kadar pek çok seçenek göreceksiniz. 10 euroların ne kadar dandik olduğu bir yana, 100euro olup da dandik olan birşey satın almamaya çalışınız. Eğer bütçeniz el vermiyorsa beğendiğiniz güzel maskeleri almaya, o zaman fotoğrafını çekinmekle yetinebilirsiniz benim yaptığım gibi.




Venedik haritanızı elinize alınca, hayretle çevrenizdeki hemen her binanın turistik olduğunu göreceksiniz. Sakın hepsine girip çıkarım diye düşünmeyin. Turistik harita/rehberde gösterilen yerlerin %80i kilise. Bir iki en büyük ve meşhuruna girip çıktıktan sonra gerisiyle ilgilenmeye gerek olduğunu düşünmüyorum; eğer kilise aşığı değilseniz tabii.








Venedik’e gelmişken San Marco meydanına gitmeden dönmeyin. Zaten gidip de meydandan geçmeyen turist olduğunu sanmıyorum :)

San Marco meydanında pek çok müze var, buna ek olarak bir çan kulesi ve San Marco Bazilikası da meydanı süsleyen şeyler. Özellikle Bazilikaya girip Sultanahmet meydanından getirilen at heykellerini görebilirsiniz. Biz saati karıştırmışız o yüzden göremedik ne yazık ki (Bu noktada 2013 tarihli bir not eklemek istiyorum yazıma. Bu yıl ki Venedik gezimde Bazilika'yı tekrar ziyaret edip atları görmek istedim. Yalnız içerde bir yerlere sakladılarsa bilemiyorum ama tüm arama ve taramalarıma karşın Bazilika'nin dış cephesinde bulunan at heykelleri dışında heykele rastlayamadım. Oysa som altından bir heykel bekliyordum ben ve dış cephede bulunan atların taklit olduğunu duymuştum. Ola ki birilerinin bu konu hakkında daha fazla bilgisi varsa her türlü yorumu bizlerle paylaşabilir. Şimdiden teşekkürler :) )


Bazilika’dan meydana bakış :


Bu resimde gördükleriniz ise, özellikle kışın, yağmurlarla hepten yükselen kanal sularına karşı bir önlem. Bu tahtalar meydana seriliyormuş ve üzerlerinde yürünüyormuş. Bizim pazarlara kurulan tezgahlar geldi aklıma bunları görünce :)


Ben gittiğim zaman, San Marco meydanında kocaman da bir İstanbul reklamı vardı.


Dediğim gibi, Venedik’e gitmişken San Marco meydanına uğramadan etmeyin; ama gondola binmeden de yapabilirsiniz sanırım. Gondolcularla pazarlık yapmak oldukça güç. Fiyatları oldukça yüksek. 10dk’sı 50euro gibi fiyatlardan başlıyor diyebilirim. O yüzden biz binmekten vazgeçtik. Ama bol bol gondol fotoğrafladım tabii ki. Zaten herhangi bir yerin fotoğrafını çekerken gondolları kareye sokmamak oldukça güç.






Venedik’in simgesi aslan. Bu yüzden San Marco meydanında aslan heykelleri görebilirsiniz. Ayrıca pek çok evden sarkan aslanlı bayraklar da Venedik’i temsil ediyor. “Ne ola ki bu?” demeyiniz, ben söylemiş olayım.


 Venedik’de gezerken hemen her sokağa girip çıkmaya özen gösterin (tabii kaybolmadan). Böylece ilginç binalarla karşılaşabilirsiniz.


Girdiğiniz dükkanlardan dışarı çıkarken de dikkat etmenizi tavsiye ederim, yoksa kanala düşmeniz işten bile olmaz. :)



Her köşe başında gördüğüm kuyular, “Acaba bir zamanlar kanallardan akan sular içilebilir su muydu?” diye kendime sormama sebep oldu. Ama sanmıyorum, sonuç olarak Venedik, Akdeniz’in ortasında bir adalar bütünü. Ama belki de tuzlu suya karışmadan yoluna devam eden tatlı su tünelleri vardı.


Venedik’de tesadüfen keşfettiğimiz bir başka müze ise arkeoloji müzesi idi. (Ayrıca doldurulmuş hayvanların olduğu geniş bir sergi de vardı.) Siz de benim gibi arkeoloji ve tarihe meraklıysanız muhakkak ziyaret edin derim. Gerçekten çok hoş tasarlanmış bir müze idi. Ancak içerde fotoğraf çekmek yasak olduğu için fotoğraflayamadım. 


Venedik’de yürürken kaçınılmaz olarak onlarca köprünün üzerinden geçeceksiniz. Bunlardan en meşhuru ise, ilk resimde görmekte olduğunuz Büyük Kanal’ın üzerinden geçen Rialto köprüsü.










Venedik’in martıları da bizim martılar gibiydi. İyi beslenmiş kocaman martılar. Gerçekten de deniz martısı ile göl martısının farklı olduğu kesin. 


Ve biraz da Venedik’den genel manzaralar ile Venedik güncemi de burada sonlandırıyorum.






0 yorum:

Yorum Gönder